26 Şubat 2013 Salı

Bedük'ten Parti gibi Klip

Bedük yeni albümü Overload'un ilk klibini hareketli şarkısı Beatfreak için çekti. Adı gibi hareketli görüntülerden oluşan klip yayınlandığı andan itibaren büyük ilgi topladı.

Her şarkısıyla kendi alanında ilklerin öncüsü olan elektronik dans müziğinin Türkiye'deki en özgün temsilcisi Bedük, yeni albümünün ilk klibini BeatFreak isimli şarkısına çekti. Klibin yönetmenliğini çektiği parti ve gece hayatı fotoğraflarıyla ünü kulaktan kulağa yayılan Tchane Okuyan üstlendi.

Üç günde pek çok farklı mekanda çekilen klipteki görüntülerin bir kısmı Bedük'ün geçtiğimiz haftalarda İndigo'da gerçekleştirilen konserinden alındı. Konserde spontane bir şekilde izleyicilere "hadi klip çekiyoruz" diyip kendini seyircilerin arasına atan Bedük, hayranlarıyla birlikte eğlenceli görüntülere imza attı.

Beatfreak şarkısının adına yakışan video klibindeki diğer görüntüler ise Türkiye'nin en iyi dansçı ve koreograflarından Uğur Yıldıran'ın sahibi olduğu Hasköy'deki Acaip İşler Müdürlüğü'nde çekildi. Bedük, şarkı söylediği bölümlerde de lazerle özel ışık tasarımının kullanıldığı klibi için "Klip tam anlamıyla şarkıyı izleyicilere aksettirmek ve benim konserime geldiklerinde yaşayacakları eğlenceyi birebir yansıtabilmek için tasarlandı. Biz çekimlerde çok eğlendik, umarım seyredenler de eğlenirler" dedi.

Konserleri:
7 Mart Ankara Jolly Joker Ankara
9 Mart Kayseri Hilton Otel
22 Mart Konya Rixos Otel

http://www.biletix.com/etkinlik-grup/47511461/TURKIYE/tr

www.facebook.com/beduk
www.twitter.com/beduk
http://instagram.com/beduk
https://soundcloud.com/beduk

Bir bumads advertorial içeriğidir.

16 Şubat 2013 Cumartesi

mor düşüşler




yaşımın 1'lerle 2'lerle 3'lerle başlamasının hiç bir önemi yok şu anda. 1-2-3 tıp hatta.

dizlerimdeki morlukların nasıl olduğu konusunda da hiç bir fikrim yok.

hiç sorgulamadım mesela nerede olmuştu, ne zaman olmuştu diye... olmuş işte bir şekilde ne farkeder ki gidip masaya, sandalyeye, komidinin köşesine, kapıya mı kızacağım?

şimdi bana sadece onların acısını çekmek kalıyor ve de morluklarım geçene kadar beklemek.

sabır lazım bana biraz da güçlü olmak. ne de olsa geçecekler eninde sonunda. hatta yenilerine yer açacaklar. ve ben sabah uyandığımda tekrar dizlerime bakıp gene mi sorusunu soracağım...

sonra kendime bir kahve yapıp acımı unutacağım, dizlerimi daha çok seveceğim belki de morken. çünkü o zaman dizlerimin varlığı aklıma geliyor diye şükredeceğim.

hatta hiç morluk yokken düşmek ya da çarpmak için gözlerim kapalı yürümeye çalışacağım... bile bile üstüne üstüne gideceğim engellerin...
yeniden morluklarıma kavuşunca bir sigara yakıp vurduğum yere bakacağım ve sadece gülümseyeceğim...

sol tarafımdaki morluklarlara kayacak elim, dizlerimdekileri hemen unutuvereceğim.




kelebenk

2009

15 Şubat 2013 Cuma

yüzünü dök



adam bu bakışı çok iyi tanıyordu;

hem sarıp sarmalayıp, şefkat gösterilecek bir kız çocuğu;
hem de sarıp sarmalayıp, sabaha kadar sevişilecek bir kadındı karşısındaki.

ve bu susuşu gene hiç hayra alamet değildi. adam biliyordu bu anları, kadının kadın olmaya çalıştığı anlardı bunlar. aklına takılan konuyu hiç sesini çıkarmadan içinde halletmeye çalıştığı anlar.

adam önlerinde duran yarıdan fazlası içilmiş şarap şişesine güvenerek sordu:

- bebeğim gene neyin var?

kadın durdu, adama baktı. gülümsedi. iç dünyasında her zamanki gibi "gene" kelimesine takılmıştı. insanların "gene" kelimesini gereksiz kullanmasından nefret ederdi. çünkü gene kelimesi olayı çok ısrarlı yapılan bir yanlışmış gibi nüksettiriyordu. devam etti:

- n'olsun hayatım. yok bir şeyim.

- var var... söyle hadi. yapma böyle.

kadın şarabından fazlaca bir yudum aldı. ve o içindeki cesur kız çocuğu oldu, kurallardan arınmış bir kız çocuğu. ve gülümsemeye devam ederek konuştu:

- sevme onu! ben varım.

adam duraksadı. her şeyi bekliyordu da, bunu düşünüp de kurallarına uyduramamıştı daha. çok ani olmuştu, yoksa bir yolunu bulur, kılıfına uydururdu. yoksa tam bir ustaydı karşısındakinin gönlünü yapma konusunda. ama bu sefer kaçamadı, bir kılıf uyduramadı, ilk aklına gelen gerçek oldu:

- ama onun kırıkları var.

kadın biliyordu bu konuşmanın hiç bir yere gitmeyeceğini en kadın haliyle. ve daha fazla uzatmayıp, kısa kesmesi gerektiğini de biliyordu. kız çocuğu oldu yeniden:

- olsun o kırıklarını aldırır. o da sebep olmamış mıdır ne de olsa başka kırıklara?

adam sıkışmış hissetti kendini, çünkü hazır cevapları tükenmiş iş başa düşmüştü:

- yapamam tatlım... onun bana ihtiyacı var.

içindeki kız çocuğu saniyenin belki de binde biri kadarında kadın oldu. şişeyi aldı kafasına dikti, yanan boğazına aldırmadı. çiğerleri parçalanacakmışçasına acıyana kadar derin bir nefes aldı. içindeki kız çocuğunun inadı göz yaşlarına engel oluyormuş gibi bir anda ağlamaya başladı. artık tam bir kadındı. gülümsedi:

- haklısın hayatım.

adam kadını anlamışçasına elini tuttu, diğer eliyle göz yaşlarını sildi.
kadın adamı anlamışçasına küçük kızın elini tuttu, göz yaşlarını sildi.


kelebenk


2009