15 Nisan 2013 Pazartesi

Xperia Z, Sony'nin efsaneleri tek telefonda


Çekim kalitesi mükemmel olan hatta suyun altından bile cam gibi görüntüler alabilen yeni nesil Sony telefonu. Kamerası 13 megapiksel ve cep telefonları için özel Sony Exmor görüntü sensörüne sahip. Ayrıca full hd video kayıt özelliğiyle de gönülleri fethediyor. Işığın tersten gelmesi, yeterli güneş olmaması sorunları tarihe karışıyor üstelik suya dayanıklı olduğu için suyun altında bile çekim yapılabiliyor. Telefonun pil ömrünü daha da uzatmak için eklenen stamina özelliği de büyük avantaj. Bu özellik sayesinde, ekran kapalı olduğunda pili bitiren uygulamalar otomatik olarak kapatılıyor ve ekran açıldığında tekrar devreye sokuluyor. Böylece telefonun pil ömrü dört kata kadar artıyor. Ekran kapalıyken bildirim almaya devam etmek istediğiniz uygulamaları seçip, sadece onların çalışmaya devam etmesini de sağlayabiliyorsunuz.

Xperia Z hakkında daha fazla bilgi almak için tıklayın.

Bir bumads advertorial içeriğidir.

11 Nisan 2013 Perşembe

karanlıkta ışıklarla oynayan adam




yıllardır yeri çok bambaşka olan, vazgeçmediğim ve hayranı olduğum insan;

Feridun Düzağaç...

elleri çok güzeldir...
kızına hayran, bozcaadaya hayran...

sözlerinden midir? sakinliğinden midir? insanlığından mıdır? bilemem ama bu adama olan hislerim hiç bir zaman değişmedi...

sadece 1 saat kahve içme isteğim var onunla yıllardır... bir gün yolda görsem tek bunu derim sanırım bir saat kahve içebilir miyiz?
öyle bir şey olsa sanırım sadece onu dinlerim... o konuşsun, ben dinleyeyim şeklinde...

ayrıca kulisine girmişliğim, tanışmışlığımda vardır ama o zaman heyecandan ben pek bir şey diyememiştim kendisine 5-6 yıl önceydi çünkü...

sözlerinin altında yatanlar, sözlerindeki ahenk ve uyum derinden yaralar beni her dinlediğimde...

"Gelme dur ne olur
Gelme kal
Sana verdiğim çiçekleri yanına al
Buralar soğuk siyah çirkin karanlık
Yani gelme
Seviştiğimiz gecelerde kal
Bize benzeme"

"Oysa ellerin benim en sevdiğim çiçeklerimdi
Yoksun artık gönül düşümün söğüdü eğildi"

"İçimden şehirler geçiyor
Her durakta duruyor
İnmiyorsun
Seni en sıcak ben öperdim
Kim bilir ama sen bilmiyorsun"

"Bir film şeridi gibi geçiyorum şimdi
olmayanlarımın içinden,
Çok isteyince oluyordu hani,
Söyle ner'desin,
Hiç gelmeyen?"

"Bir acıdan fazla bir şey değilsin olamazsın
Düşüremem gönlümün yükünü incitemem
Yarimin düşünü
Bir buse uğruna senin gül teninden
Yarin yüzüne çiğ düşüremem"

"Sonsuzluk içimde bir özlem
Açılıp teninin denizinde boğuluyorum"

"Aşka yazılan en yalan gerçek
Aşk eskir eskiye dönmez"

"yağmurdan sonra toprak kokusu yüzün
dokunsam da özlesem de aynı hüzün"

gibi sözleriyle kalbime dokunmuş güzel insandır kendisi...

bazen bozcaada ya gidip kahve içesim geliyor...

Tabletteki Hürriyet değil, tablete özel Hürriyet


Hürriyet, Türkiye’nin en çok okunan gazete uygulaması Hürriyet E-Gazete’den sonra Hürriyet Tablet uygulamasını da hayata geçirdi. “Tabletteki Hürriyet değil, tablete özel Hürriyet” sloganıyla tanıtılan ve Apple Store’da 1 numaraya yerleşen bu yeni uygulama kullanıcılar tarafından oldukça beğeniliyor.

2011 yılının Mart ayında hayata geçirilen Hürriyet E-gazete uygulaması bugün, Türkiye’nin en çok okunan tablet gazetesi olmayı başarmış durumda. Toplamda ücret ödeyen abone sayısı 16 bine ulaşarak, ücretsiz rakiplerinin ulaştığı rakamları geride bırakırken; Hürriyet okurları, E-Gazete uygulamasını günlük 50 bin, haftalık 350 bin kez ziyaret ediyor.

Tablet okurunun beklentisinin farklılaşması ve ilgi alanlarının değişmesiyle, okurlar artık okuduğu haberin videosunu da izlemek, farklı spor dalları hakkında analizler okumak, dünyadan ilginç fotoğraflar görmek, içeriği 'parmağının ucunda' hissetmek istiyor. Hürriyet Tablet uygulaması tam da bu beklenti ve ihtiyacı karşılamaya yönelik hazırlanmış bir uygulama.

Bir haftadır Apple Store’da en çok indirilen uygulamalar arasında 1 numarada yer alan Hürriyet Tablet’te, Manşet, Güncel, Ekonomi, Spor, Kelebek, Seyahat bölümlerinin yanı sıra Cumartesi ve Pazar eklerinin bambaşka yorumları yer alıyor. Günün videosu ve foto galeriler oldukça beğenilirken, HTML5 tabanlı bir uygulama olduğu için reklamverenler için de oldukça cazip.

Tablet bilgisayarların tüm olanaklarını kullanan yeni Hürriyet Tablet uygulaması, App Store ve Android Market’te, ücretsiz.

Bir bumads advertorial içeriğidir.

26 Mart 2013 Salı

Sezon Modasını Saçınla Yansıtmaya Hazır Mısın?

Farklı renk ve yapılardaki saçlara özgü farklı ürünler sunan TONI&GUY Saç Bakım ve Şekillendirme Ürünleri ile Haute Couture saç stilleri yaratmak mümkün.

Londra Moda Haftası’nın 17 yılı aşkın süredir saç sponsoru olarak ''Saçın Tarzındır'' diyen TONI&GUY Saç Bakım ve Şekillendirme Ürünleri ''Moda, artık yalnız güzel bir kıyafet almak değil! Bugün modada STİL satın alıyorsunuz'' diyen tasarımcı Elif Cığızoğlu ile Mercedes Benz İstanbul Fashion Week kapsamında muhteşem bir iş birliğine imza attı.

Modanın giyilen üründen çok seçilen stile dönüştüğünü söyleyen Elif Cığızoğlu, koleksiyonunun stilini TONI&GUY Türkiye saç danışmanı Kemal Baykar ve ekibinin yarattığı saçlarla tamamladı.

''TONI&GUY Presents ELIF CIĞIZOĞLU'' ismiyle anılan bu muhteşem görsel şölen 14 Mart 2013 Perşembe günü Pera Palace Hotel Jumeirah’ta moda severlerin beğenisine sunuldu.

Modanın ayrılmaz parçasının saçlar olduğunu çok iyi bilen TONI&GUY, Londra Moda Haftası kulislerinde edindiği deneyimle geliştirdiği yeni saç bakım ve tarzına özel şekillendirme ürünleriyle Türkiye’de de saçının tarzıyla buluşmasını isteyenlerin bir numaralı tercihi oldu!

Tarzın ister klasik, ister ışıltılı, ister yaratıcı olsun http://www.sacintarzin.com/sendeuygula adresindeki videolar ve diğer zengin içeriklerle dünyadaki moda trendlerine uygun saç tasarımlarını saçlarına yansıtman çok kolay!

Sezon modasını saçlarınla buluşturmak istiyorsan, TONI&GUY’ın Şekillendirme kategorisi altında yer alan Casual, Glamour, Classic ve Creative koleksiyonlarını daha yakından tanıman için detaylar aşağıda;

Casual: Zamanın karmaşasına inat, pratik, hızlı ve doğal bir stil sunuyor. Serideki ''Deniz Tuzu Etkili Şekillendirici Sprey'', ''Şekillendirici & Yağ Emici Saç Pudrası'' ve ''Esnek Tutuşlu Saç Spreyi'' favorin olacak!

Glamour: Eğlenmeden duramayan, dikkatleri üzerine çekmeyi seven, gösterişli ve parıltılı bir stil. Serinin ürünlerinden ''Işıltı Verici Köpük'', “Nemlendirici & Parlaklık Verici Sprey'', “Işıltı Verici & Elektriklenmeye Karşı Koruyucu Serum'' ve “Yüksek Tutuşlu Saç Spreyi'' seni bekliyor.

Classic: Asla modası geçmeyen, zamanın ötesinde bir stilin altın anahtarı. ''Parlaklık Verici Serum”, ''Bukle Belirginleştirici Sprey'', ''Orta Tutuşlu Saç Spreyi'' ile nostaljik ve sofistike saçlara sahip olmak hiç de zor değil!   

Creative: Hayatın sınırlarını zorlayarak yaşayan ve her zaman cesur olanların stili. ''Şekillendirici Krem Jöle'' ve ''Ekstra Yüksek Tutuşlu Saç Spreyi'' ile hayal gücünü yansitan saçlar yarat!

Men: Şampuandan saç şekillendiricisine sadece erkeklere özel bir koleksiyonla saçın tarzınla buluşuyor! ''Yoğun Arındırıcı Şampuan'', ''2'si 1 Arada Kepeğe Karşı Etkili Şampuan ve Saç Kremi'' ve ruhunu hayatına yansıtan birbirinden değişik stiller için ''Şekillendirici Wax'' ve “Şekillendirici Krem Jöle'' seni bekliyor.

TONI&GUY hakkında daha detaylı bilgi için:
www.sacintarzin.com
www.hairmeetwardrobe.com
facebook/hairmeetwardrobe
twitter/hair_wardrobeTR
youtube/hair_wardrobeTR

Bir bumads advertorial içeriğidir.

22 Mart 2013 Cuma

Kafes Fırın ve Çay Saati



Ankara deyince ilk akla gelen mekânlardan bir tanesi: Kafes Fırın. Eskişehir yolu üzerindeki şubesini çoğu kişi biliyor zaten. Benim favorim Filistin Caddesi'ndeki şubesi; sımsıcak, hafta sonu geldiği zaman tüm haftanın kritiğini yapmalık ya da hafta içi eve giderken yolun üzerinde bir beş dakika uğramalık. 

Kafes Fırın’ın sahibi Rezan Hanım! Böyle biri insanı görürsünüz ve yıllardır tanıyormuş gibi bir hissiniz olur ya işte aynı öyle. Yeri geliyor şen kahkahasını atıyor, yeri geliyor dertlerinize ortak oluyor. Kendisi insanlara hayatlarındaki enerjilerinin farkına varmalarını sağlamak için gönderilmiş bir elçi sanki.


Şimdi Kafes Fırın’da harika bir uygulama başlamış ben de geçen hafta ilk kez tanıştım kendisiyle: “Afternoon Tea Party”. Yemeye doyamayacağınız ve hem gözünüze, hem gönlünüze, hem de ağzınıza layık bu menü cennetten çıkmış sanki. Yanında gelen çaylar ise birbirinden güzel; tarçınlı, güllü, lavantalı hepsi ayrı ayrı nefis. 

Siz de birbirinden güzel lezzetleri tatmak istiyorsanız bu hafta sonu bir uğrayın derim; ayrıca ben şimdi havaların ısınmasını her zamankinden daha çok istiyorum. İstiyorum ki; Filistin Caddesi'ndeki o güzelim bahçede oturup çayımı yudumlayabileyim:)
 

11 Mart 2013 Pazartesi

düğme burunlu kadın


dünya durur gece, akmaz hiç bir zaman dilimi...

adam da kadın da aslında neden orada durduklarını ve de birazdan neler olacağını çok iyi bilmekteydi... ama sessizliği ilk bozan adam oldu:
"neden burada durduk?"
ve kadın yanıtladı adamın gözlerinin içine bakarak:
"beni öpmen için..."
kadın öpüşmeden hemen önce, kalbindeki çarpıntının ne için olduğunu düşündü... kaybolmuş yüzüğünün,çekmecenin en derinlerinden çıkmasındaki heyecan gibi bir histi...
adam kadını tuttu ve uzun uzun öptü...
öpüşürken kadın öpüştüğünün farkına bile varamadı...çünkü eski zamanlar, üstünden geçen 365 gün beyninin içini işgal etmişti... bu öpücük geç kalınmış ya da erken bir öpücüktü... ama önemi yoktu zamanlamanın... o anda sadece 365 gün öncesine dönme isteği vardı kadının içinde... bir yıl ne çok şeyler, ne çok insanlar alıp götürmüştü ondan...
kadın öpüşürken kendini düğme burunlu bir düğme gibi hissetti... garipti... tek parça iple bağlı kalmış, dudakları adamın dudaklarından ayrılınca kopacak ve de kaybolucak bir düğme gibi...
adam ipi kopardı... dudaklarını kadınınkilerden ayırdı...
kadın gözlerini açtı...
ve adam yoktu...
gece durdu...



esra

gelecek nasıl olsa


gecenin sıkıntılı, bunalımlı ve melankolik haline inat, telefonun öbür ucunda en güvenilir ve en samimi ses;

-bu gece biriyle birlikteydim...
-...
-ona bütün gece seni anlattım...


bir kadının duyabileceği en güzel cümle olsa gerek... uzaklardan gelen ama nefesini yanında hissettirecek kadar içten...
zamanın tükettiği ilişkilerden geriye, zamanın asla tüketemeyeceği duygular kalıyor...
her dakika aynı, her daim güzel...

ve kadın düşünmeden edemiyor...
-bu gece neden ben değildim yanındaki...
ve adam düşünmeden edemiyor...
-bu gece neden o değildi yanımdaki...

sorular yeni sorular doğururken, düşünceler birbirini kovalarken, geçen ölü zamana kahrolurken... zaman akıyor, zaman birbiri ardına yeni mesafeler ekliyor...
adam da, kadın da başka dünyalarda, başka hayatlarda...

ikisi de biliyor...
ama...
bir gece gelecek nasıl olsa...


kelebenk

foto

8 Mart 2013 Cuma

Hyundai'den Mart Ayı Boyunca Özel Avantajlar

hyundai-kadinlar-gunu
8 Mart Dünya Kadınlar Günü çerçevesinde herkesi bir Hyundai sahibi yapacak olan üstün satış avantajlarıyla birlikte teknoloji harikası yepyeni modellere ulaşmak çok daha kolay olacak. Mevcut satış destekleri yanında, her meslekten kadınlar için i20 ve i30 modellerinde ek dosya masrafı ödemeden düşük faizli kredi imkanları sunuluyor.

Hyundai Kredi’nin düşük faizli ve 60 aya varan vade seçenekleri Mart ayında da devam ediyor olacak. Tüm müşterilerine üstün fırsatlar sağlayan Hyundai Kredi, yüzde 0,70’den başlayan oranlar sunarken ayrıca Hyundai’den yeni araç alacaklar “Şimdi Al, Ağustos’da Öde” ya da bir başka deyişle “Şimdi Kullan, Yaz Sonunda Öde” imkanına da sahip olacaklar.

Hyundai, ix35 modelini düşleyen müşteriler de 3-60 ay arası tüm vadelerde yüzde 0,79 kredi oranıyla desteklenecek. 2013 modeller için takas desteğini de unutmayan Hyundai, avantajlarına Elantra modeliyle devam ediyor. Sadece Elantra modeli için geçerli olmak üzere 30 bin TL, 36 ay kredi için yüzde 0,59 oran sunan Hyundai Kredi, böylece müşterilerine tüm rakiplerinden çok daha avantajlı fırsatlar sağlamış oluyor.

Ayrıntılı bilgi için tıklayın.

Bir bumads advertorial içeriğidir.

26 Şubat 2013 Salı

Bedük'ten Parti gibi Klip

Bedük yeni albümü Overload'un ilk klibini hareketli şarkısı Beatfreak için çekti. Adı gibi hareketli görüntülerden oluşan klip yayınlandığı andan itibaren büyük ilgi topladı.

Her şarkısıyla kendi alanında ilklerin öncüsü olan elektronik dans müziğinin Türkiye'deki en özgün temsilcisi Bedük, yeni albümünün ilk klibini BeatFreak isimli şarkısına çekti. Klibin yönetmenliğini çektiği parti ve gece hayatı fotoğraflarıyla ünü kulaktan kulağa yayılan Tchane Okuyan üstlendi.

Üç günde pek çok farklı mekanda çekilen klipteki görüntülerin bir kısmı Bedük'ün geçtiğimiz haftalarda İndigo'da gerçekleştirilen konserinden alındı. Konserde spontane bir şekilde izleyicilere "hadi klip çekiyoruz" diyip kendini seyircilerin arasına atan Bedük, hayranlarıyla birlikte eğlenceli görüntülere imza attı.

Beatfreak şarkısının adına yakışan video klibindeki diğer görüntüler ise Türkiye'nin en iyi dansçı ve koreograflarından Uğur Yıldıran'ın sahibi olduğu Hasköy'deki Acaip İşler Müdürlüğü'nde çekildi. Bedük, şarkı söylediği bölümlerde de lazerle özel ışık tasarımının kullanıldığı klibi için "Klip tam anlamıyla şarkıyı izleyicilere aksettirmek ve benim konserime geldiklerinde yaşayacakları eğlenceyi birebir yansıtabilmek için tasarlandı. Biz çekimlerde çok eğlendik, umarım seyredenler de eğlenirler" dedi.

Konserleri:
7 Mart Ankara Jolly Joker Ankara
9 Mart Kayseri Hilton Otel
22 Mart Konya Rixos Otel

http://www.biletix.com/etkinlik-grup/47511461/TURKIYE/tr

www.facebook.com/beduk
www.twitter.com/beduk
http://instagram.com/beduk
https://soundcloud.com/beduk

Bir bumads advertorial içeriğidir.

16 Şubat 2013 Cumartesi

mor düşüşler




yaşımın 1'lerle 2'lerle 3'lerle başlamasının hiç bir önemi yok şu anda. 1-2-3 tıp hatta.

dizlerimdeki morlukların nasıl olduğu konusunda da hiç bir fikrim yok.

hiç sorgulamadım mesela nerede olmuştu, ne zaman olmuştu diye... olmuş işte bir şekilde ne farkeder ki gidip masaya, sandalyeye, komidinin köşesine, kapıya mı kızacağım?

şimdi bana sadece onların acısını çekmek kalıyor ve de morluklarım geçene kadar beklemek.

sabır lazım bana biraz da güçlü olmak. ne de olsa geçecekler eninde sonunda. hatta yenilerine yer açacaklar. ve ben sabah uyandığımda tekrar dizlerime bakıp gene mi sorusunu soracağım...

sonra kendime bir kahve yapıp acımı unutacağım, dizlerimi daha çok seveceğim belki de morken. çünkü o zaman dizlerimin varlığı aklıma geliyor diye şükredeceğim.

hatta hiç morluk yokken düşmek ya da çarpmak için gözlerim kapalı yürümeye çalışacağım... bile bile üstüne üstüne gideceğim engellerin...
yeniden morluklarıma kavuşunca bir sigara yakıp vurduğum yere bakacağım ve sadece gülümseyeceğim...

sol tarafımdaki morluklarlara kayacak elim, dizlerimdekileri hemen unutuvereceğim.




kelebenk

2009

15 Şubat 2013 Cuma

yüzünü dök



adam bu bakışı çok iyi tanıyordu;

hem sarıp sarmalayıp, şefkat gösterilecek bir kız çocuğu;
hem de sarıp sarmalayıp, sabaha kadar sevişilecek bir kadındı karşısındaki.

ve bu susuşu gene hiç hayra alamet değildi. adam biliyordu bu anları, kadının kadın olmaya çalıştığı anlardı bunlar. aklına takılan konuyu hiç sesini çıkarmadan içinde halletmeye çalıştığı anlar.

adam önlerinde duran yarıdan fazlası içilmiş şarap şişesine güvenerek sordu:

- bebeğim gene neyin var?

kadın durdu, adama baktı. gülümsedi. iç dünyasında her zamanki gibi "gene" kelimesine takılmıştı. insanların "gene" kelimesini gereksiz kullanmasından nefret ederdi. çünkü gene kelimesi olayı çok ısrarlı yapılan bir yanlışmış gibi nüksettiriyordu. devam etti:

- n'olsun hayatım. yok bir şeyim.

- var var... söyle hadi. yapma böyle.

kadın şarabından fazlaca bir yudum aldı. ve o içindeki cesur kız çocuğu oldu, kurallardan arınmış bir kız çocuğu. ve gülümsemeye devam ederek konuştu:

- sevme onu! ben varım.

adam duraksadı. her şeyi bekliyordu da, bunu düşünüp de kurallarına uyduramamıştı daha. çok ani olmuştu, yoksa bir yolunu bulur, kılıfına uydururdu. yoksa tam bir ustaydı karşısındakinin gönlünü yapma konusunda. ama bu sefer kaçamadı, bir kılıf uyduramadı, ilk aklına gelen gerçek oldu:

- ama onun kırıkları var.

kadın biliyordu bu konuşmanın hiç bir yere gitmeyeceğini en kadın haliyle. ve daha fazla uzatmayıp, kısa kesmesi gerektiğini de biliyordu. kız çocuğu oldu yeniden:

- olsun o kırıklarını aldırır. o da sebep olmamış mıdır ne de olsa başka kırıklara?

adam sıkışmış hissetti kendini, çünkü hazır cevapları tükenmiş iş başa düşmüştü:

- yapamam tatlım... onun bana ihtiyacı var.

içindeki kız çocuğu saniyenin belki de binde biri kadarında kadın oldu. şişeyi aldı kafasına dikti, yanan boğazına aldırmadı. çiğerleri parçalanacakmışçasına acıyana kadar derin bir nefes aldı. içindeki kız çocuğunun inadı göz yaşlarına engel oluyormuş gibi bir anda ağlamaya başladı. artık tam bir kadındı. gülümsedi:

- haklısın hayatım.

adam kadını anlamışçasına elini tuttu, diğer eliyle göz yaşlarını sildi.
kadın adamı anlamışçasına küçük kızın elini tuttu, göz yaşlarını sildi.


kelebenk


2009

29 Ocak 2013 Salı

Down Under Natural's & Fruitkicks



Hayvanlar üzerinde test edilmemiş, %100 doğal meyvelerden yapılmış. Yakın zamanda detaylı yazısı da gelecek! Harika kokuyorlar ayrıca:)

Twitter 
Facebook
Web

28 Ocak 2013 Pazartesi

Mucize



Kırık bir kalp ile sevmeye çalışmak büyük cesaret istiyor. Karşınızdaki insanı sevmeye hazırsanız, onun bu cesaretini yüreklendirmek de sizin elinizde oluyor. 
Hayat korkulara yer vermek için çok kısa, adım atmak için beklemek çok saçma. Sevmek için varsak ve o kişiyi bulmuşsak huzur geliverir ardından.
Tam şu anda bu şarkıyı duymak bir mucizeyse, bu şarkıyı duyduğun anda aklına gelen kişi de mucizenin yansıması işte.

22 Ocak 2013 Salı

keşf-i diyar



ülkeler keşfetmek isteyen insanlar gibi, insanlarım var keşfedilmeyi bekleyen. ve sen çok önceden keşfedilmiş ve yıkılmış şehirler gibisin. baktıkça insanın içini acıtan ve uzaklaşma isteği uyandıran.

şehri kilitleyip çıkıyorum şimdi ve bu şehrin paspası yok anahtar koymaya. kapıda kalan anahtarsız değil, anahtarını bırakamayan biriyim şimdi.

silemediğin anıların benim silmeme engel değil. ve vazgeçemediğin her şey benim vazgeçmeme sebep. seni sana bırakıyorum, kendimi bulmak için. kendimden bir ben oluşturmak için. sen bana yabancısın artık, soğuksun bana yatak kadar ve uzaksın bana adlarını bilmediğim insanlar kadar.

simanı hatırlamam için geçen tüm sürede nefretin kollarında buluyorum kendimi. nefret yaklaşıyor sevgi yerine, dokunuyor tüm bedenime tüm hücremi doldurma isteğiyle.

sen ki diğer bedenlerin koynunda beslenirken yılan misali, bu sefer yılan yılana sokuluyor ve hiç şaşırmıyor. sonradan koynunda beslediğinin hesabını sormuyor sebepsizce. biliyor beslediğinin kendi soyundan olduğunu ve bir kez daha kendine akıtıyor zehrini boşa kaybetmemecesine.

acıt tenini, sokul başka bedenlere. zehri akıt kendine, ona, buna. zevkse zevk, acıysa acı. baktığında aynı hepsinin tadı.

şehir yıkılıyor, şehir kan revan içinde.. şehrin altında kalsan üstünü sor, üstündeysen altı. ve bu şehri kurarken aldığın ahtı. şehir gözünün önünden, dilinin ucundan, parmaklarından ve avuçlarından;

KAYIP GİDİYOR.

şimdi şehre yağmur , camdan bakanın gözlerine yaş yağıyor. seller doluyor yanaklarına kızın ve şehri terk ederken gözü arkada kalmıyor. aklı uçup gidiyor keşf-i diyara. aklı olsaydı zaten şehri kurar mıydı hiç bu diyara?

17 Ocak 2013 Perşembe

bırak


kaçan bir insanı tutmaya çalışırsanız düşer ağzını burnunu kırar ya;

işte o sebeple...
bırak!
....
ben koşuyorum şimdi.

bırak ki;
düşersem en azından

ağzımı burnumu kendim kırdım diyebileyim.


16 Ocak 2013 Çarşamba

y'ol

"
sonra, çoook sonra, bu parçaların sonunda
sen beni kızını çok seven
bir anne olarak hatırla.

ben ki hiç kavuşamamıştım sana.
"

birhan keskin- y’ol

iplik


bir gülümseyiş- daha önce görülmemiş bir duygu gibi- her şey oluyor, gözlerin içinde kayboluyor. bulmakla kaybetmek arasındaki o ince çizgi; onu bulurken kendini kaybetmek. başka başka nefes almak, başka başka nabzın atışı, başka başka kalbin çarpıntısı. kendini yüzlerce sakinleştirici içmiş gibi hissetmek; sersemlemek ve aynı anda hislerinin hiç birini anlatamamak. elini hiç bir yere koyamamak. Biraz da çocuklaşmak sanki o garip mide bulantısı. hırkası var haki yeşili, -gözleri ne renk ki? unuttum bile diyebilmeli insan-.
Sonra gene o “gülümseyiş” yandan hem de. Azıcık muzip azıcık ukala. Bir şey söylemese gülümsese gibilerinden. sonra o yürüyüş arkasından bakakalınası. Hırkasında bir iplik tam arkasında sırtına doğru, hep gerisinde kalınca göze çarpacak gibi.


kelebenk



15 Ocak 2013 Salı

Hastası olduğum 5 klip




En çok sevdiğim ve beni en çok etkileyen klipler Top 5;

(Sanırım yine şarkılardan etkilendim ama olsun)

5 Numeroda Lykke Li - Follow Rivers

 

4 Numeroda  Sia - SoonWe'll Be Found
 
 

3 Numeroda Peder - Daylight 


2 Numeroda Drake - Take Care ft. Rihanna


1 Numeroda David Guetta - She Wolf (Falling To Pieces) ft. Sia

 
 
 
 
Peki sizin favori klipleriniz hangileri?

10 Ocak 2013 Perşembe

her yol aynı yere çıkıyor.





sendelediğin anda, tutanacağına adın gibi emin olduğun masan gibi...hiç korkmadan elini uzattığın, eline dokunmayı her şeyden çok arzuladığın... mevsim ne olursa olsun, yaş kuru farketmez uzanabildiğin dal kadar doğal...

kahve alırken gözünden akan yaşlar kadar acımtırak bir tat, ama bir yandan istemsizce durdurulamayan... onun yanındayken boğazında boğulacakmışın gibi bir his bırakan bir yumru... ağlasan da kurtulsan-ki istesen de o acı gitmez boğazından- susarsın- canın daha da acır... dirseğini bir yere çarptığında hissettiğin acıya duyduğun öfke kadar şiddetli.

günler, haftalar boyunca bir kelimesi seni içersin diye beklediğin bir yazı... her dediğine gönülden bağlandığındığın, ama her seferinde olmadığında için için üzüldüğün-ki artık alıştın sayılır- bir hayal... hiç beklemediğin bir anda, bir bakışına her şeyi silebilmene neden olacak kadar gerçek...

onun yanında, onun için içerek sarhoş olacak kadar şuursuz. canı acısın istediğin, ancak bir göz yaşına dünyayı yakacak kadar arabesk. yalnız başına kalmak istediğinde olmayan boşluğu hissetmek kadar gerekli.

ne kadar yürürsen yürü, ne kadar kaçarsan kaç; gene başa döneceğin, gene tilki ve babadan kalma yadigar dükkan sahibi kürkçü hesabı.

iki yakasını bir araya getiremediğin- ki getirsen taşmaz mı o deniz- bu şehirde;
2 saatlik yolları düşünce balonlarıyla kısadan hisse haline getirmek...


ve onsuz gelecek kabusları karşılayan uykusuz uykular zamanlarına masallar gibi. kendi sağ yanından yola çıkıp; onun sol yanı soğuk mudur diye düşünerek.


kelebenk


yan yana


her şey yerli yerinde dursun;
bu kitap şu rafta, şu film de o rafta
sen ise
benim yanımda.

yanıbaşımda.

8 Ocak 2013 Salı

ihtimal gibi


iki bilet aldım tüm oyunlara, tüm filmlere, tüm konserlere…



gelebilme ihtimalin üzerine…

3 Ocak 2013 Perşembe

Sürpriz Gibi




"Hayat sürprizlerle dolu" dediklerinde ben onu hep romantik komedi gibi sanmıştım. Hani böyle kar yağarken kadın şehri terkediyordur, tam havaalanında uçağa binecekken, erkek bir anda bağırır ve yanına gelir diz çöker, cebinden yüzüğü çıkartır biz kızlarda oturur "Ayyy ne kadar romantik" deriz ve çıta üç metre kadar daha yükselir. 
Ben böyle olmasını beklerken meğerse hayat hep kötü sürprizlerle doluymuş. Hâlbuki hayatımda en sevdiğim şey bana sürpriz yapılması çünkü bir ay öncesine kadar "neredeyse" hiç kimse bana sürpriz yapmamıştı. Ne kadar güzel bir şeydi, ne kadar güzel bir histi ellerim titremişti. Ancak şimdi sorsanız 3 gün önce yaşadıklarımı bir anlatsam sürpriz denen olayın iki taraflı olmasını gerektiğini öğrendiğimi, ne kadar acı verici olabileceğini, ne kadar kırabileceğini söylerdim. Ama ne siz sorun ne ben anlatayım.
Hiç kimseyi kırmayayım derken en fazla kırılanın siz olduğunu görünce artık kırılmaktan vazgeçip gülüp geçiyorsunuz olanlara. Ama insanlar çok değişik; hayat da değişiyor haliyle.  Kişiler yaptıklarını, yapacaklarını unutup sadece yaptıklarınıza odaklanıyor ve siz her defasında daha da zor bir durumda kalıyorsunuz. Aslında durup düşünüp neden her şey bu yere vardı demek lazım.
Her iyi ya da kötü olayın sizin hayatınıza yön vermesini sağlayan bir sebebi var. Şimdi oturup düşünme vakti bu kötü olay hangi dersi almam için olmuştu acaba?